Adolf Hitler

Adolf Hitler


Adolf Hitler (Almanca telaffuz: [ˈadɔlf ˈhɪtlɐ], 20 Nisan 1889, Braunau am Inn – 30 Nisan 1945, Berlin), Avusturya doğumlu Alman politikacı ve Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi lideridir. [5][6]I. Dünya Savaşı’na katılmasından önce, Hitler’in 2000’den fazla çizimi ve resmi vardı.1919’da Alman İş[ ... ]



Gösterilen: 1 ile 1 arası, toplam: 1 (1 Sayfa)


Adolf Hitler
Adolf Hitler (Almanca telaffuz: [ˈadɔlf ˈhɪtlɐ], 20 Nisan 1889, Braunau am Inn – 30 Nisan 1945, Berlin), Avusturya doğumlu Alman politikacı ve Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi lideridir. [5][6]

I. Dünya Savaşı’na katılmasından önce, Hitler’in 2000’den fazla çizimi ve resmi vardı.


1919’da Alman İşçi Partisine (Deutsche Arbeiterpartei; DAP) üye olmasıyla başlayan politik yaşamı, bu partinin 1920’de Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisine (Nationalsozialistische Deutsche Arbeiterpartei; NSDAP) dönüşmesiyle devam etti ve 1921’de parti başkanlığına yükseldi. Hitler’in Şansölye seçilmesi için önündeki engel 1925’ten 1932’ye kadar vatansız statüde olmasıydı. Bu engeli kaldırmak adına, dönemin İçişleri Bakanı ve aynı zamanda Thule Cemiyetinin üyelerinden olan Bakan Dietrich Klagges’in yaptığı atamayla, Berlin’de bulunan Brunswick temsilciliğine atanarak devlet memuru statüsü kazandı ve Alman vatandaşlığına geçti.[7][8] 1933’te, ülkede kurulan yeni koalisyon hükûmetinin başkanlığına atanmasıyla Şansölye (Reichskanzler) oldu. 1934’te, Cumhurbaşkanı’nın (Reichspräsident) makamını devraldı ve Führer (Lider) adında bir devlet başkanlığı makamı yarattı; devlet ve hükûmet başkanlıklarını Führer und Reichskanzler unvanını kullanarak bir arada yürüttü. Diktatörlüğü 30 Nisan 1945’te intihar etmesiyle son buldu. 1 Eylül 1939’da Polonya Seferi ile Avrupa’da II. Dünya Savaşı’nı başlattı...

Hitler, Almanya’da I. Dünya Savaşı sonrasında yaşanan Büyük Buhran’dan güç kazandı. Propaganda ve etkileyici bir dille, alt ve orta tabakanın ekonomik istemlerine ümit veriyordu; bunun yanında da belli bir seviyede milliyetçilik, Nazilerce yeniden tanımlanan sosyalizm, antisemitizm ve anti-komünizm de sunuyordu. Ekonominin tekrar kurulması, yeniden silahlandırılmış bir ordu, totaliter ve faşist bir rejimle; Hitler Almanya içerisindeki düzeni yeniden tesis etti ve güçlü bir ülke yarattıktan sonra, saldırgan bir dış politika izleyerek Alman “yaşam alanı”nı (Lebensraum) genişletmek amacıyla Polonya’ya saldırdı. Yıldırım savaşı (Blitzkrieg) taktikleri ve Mihver Devletleri ittifakı ile birlikte Avrupa’nın büyük bölümünü, Asya’nın ve Afrika’nın bir bölümünü işgal etti.

ABD’nin II. Dünya Savaşı’na Müttefikler’in tarafında katılması ve Kızıl Ordu’nun ilerlemesi ile Alman ordusu gerilemeye başladı. Sovyet güçlerinin 23 Nisan 1945’te Berlin’e girmesi ile Almanya’nın yenilgisi kesinleşmişti. Hitler; işgal altındaki Berlin’de, eşi Eva Hitler[9][10] (Eva Braun) ile yer altı sığınağında (Führerbunker)[11] 30 Nisan 1945 günü intihar etti. Cesedi, vasiyeti üzerine takipçileri tarafından yakıldı. Alfred Jodl’ın 7 Mayıs 1945’te imzalayıp ertesi gün yürürlüğe giren teslim belgesiyle Büyük Alman İmparatorluğu son buldu.

Hitler’in saldırgan dış politikası, Avrupa’da II. Dünya Savaşı’nın patlak vermesinin ana nedeni olarak kabul edilir. Onun Yahudi karşıtı politikaları ve ırkçı ideolojisi, aşağı ırk mensubu olarak gördüğü en az 5,5 milyon insanın ölümüne neden oldu.[12]

Soyu


Hitler'in babası Alois Hitler (1837-1903), Maria Anna Schicklgruber'in gayri meşru çocuğuydu.[13] Vaftiz kaydı babasının adını göstermiyordu ve Alois başlangıçta annesinin soyadı olan 'Schicklgruber'ı taşıyordu. 1842'de Johann Georg Hiedler, Alois'in annesiyle evlendi. Alois, Hiedler'in erkek kardeşi Johann Nepomuk Hiedler'in ailesinde büyüdü.[14] 1876'da Alois'in vaftiz kaydı bir rahip tarafından Johann Georg Hiedler'i Alois'in babası olarak kaydetmek üzere şerh edildi ("Georg Hitler" olarak kaydedildi).[14][15] Alois daha sonra "Hitler" soyadını aldı[15] ('Hiedler', 'Hüttler' veya 'Huettler' olarak da yazılır). Bu isim muhtemelen Almanca hütte ("kulübe") kelimesine dayanmaktadır ve muhtemelen "kulübede yaşayan kişi" anlamına gelmektedir.[16]

Nazi yetkilisi Hans Frank, Alois'in annesinin Steiermark eyaletinin başkenti Graz'da Yahudi bir aile tarafından temizlikçi olarak işe alındığını ve ailenin 19 yaşındaki oğlu Leopold Frankenberger'in Alois'in babası olduğunu öne sürdü.[17] O dönemde Graz'da Frankenberger soyadına sahip biri yoktu ve Leopold Frankenberger'in varlığına dair hiçbir kayıt bulunmadı.[18] Ayrıca, Steiermark'ta Yahudilerin ikamet etmesi yaklaşık 400 yıldır yasadışıydı ve Alois'in doğumundan on yıllar sonrasına kadar yeniden yasal hale gelmedi.[18][19] Bu nedenle tarihçiler, Alois'in babasının Yahudi olduğu iddiasını reddederler.[20][15]


Çocukluğu ve gençlik yılları


Adolf Hitler, 20 Nisan 1889 tarihinde Almanların yoğunlukta olduğu Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’na bağlı Yukarı Avusturya’nın Braunau am Inn kasabasında o sıralarda gümrük memuru olan Alois Hitler[21] (1837–1903) ve Alois’in üçüncü eşi (aynı zamanda ikinci dereceden kuzenidir ve evlenmek için kiliseden izin alınmıştır.[22]) Klara Pölzl’ün[23] (1860–1907) oğlu olarak doğmuştur. Alois’in altı çocuğundan dördüncüsüdür.[24][25] Avusturya vatandaşı olarak doğdu.[26]

İsmi Eski Almancada ‘asil kurt’ (Adolf = Adel + wolf) anlamına gelen Adolf, akrabaları arasında kısaca ‘Adi’ ismiyle biliniyordu. (Adolf Hitler, yakın çevresiyle arasında, 1920’lerin başlarından itibaren ‘Wolf’ takma adını kullandı. Hatta bu durum Avrupa kıtasındaki çeşitli merkezlerin isimlerinde de etkili oldu. Doğu Prusya’da Wolfsschanze, Fransa’da Wolfsschlucht, Ukrayna’da Werwolf gibi.)


Yasal olarak Hitler soyadı ile dünyaya gelen Adolf’un baba tarafından gelen atalarının erkek bireyleri ‘Hiedler’ soyadına sahiplerdi. Amerikalı gazeteci William L. Shirer, Nazi İmparatorluğu adlı kitabında, Hitler’in soyağacı ve soyadı konusunda şunları yazmaktadır: “Hitler’in büyükbabası, Johann Georg Hiedler, gezici bir değirmenciydi. Aşağı Avusturya’da köy köy gezerdi. 1824’te ilk evlenmesinden beş ay sonra bir oğlu oldu. Ama ne çocuk ne annesi yaşadı. On sekiz yıl sonra Duerrenthal’da çalışırken, Strones köyünden kırk yedi yaşında bir köylü kadın olan Maria Anna Schicklgruber ile evlendi. Bu evlenmeden beş yıl önce, 7 Haziran 1837’de Maria’nın gayrimeşru bir çocuğu olmuş, adını Alois koymuştu. Bu çocuk sonradan Adolf Hitler’in babası oldu. Alois’in babasının, her ne kadar kesin kanıtlar yoksa da Johann Hiedler olması ihtimali çoktu. Ne olursa olsun, Johann kadınla evlenmiş, ama bunun gibi olaylara uygulanan geleneğe aykırı olarak, çocuğu meşrulaştırmak zahmetine katlanmamıştı. Çocuk, Alois Schicklgruber olarak büyüdü. Anna 1847’de öldü, Johann Hiedler bu ölümden sonra otuz yıl ortalıktan yok oldu. Seksen dört yaşında Waldviertel’de Weitra kasabasında yeniden ortaya çıktı. Bu sefer adını Hitler diye yazıyordu. Bir noterle üç şahit huzurunda kendisini Alois Schicklgruber’in babası olarak kaydettirdi.” [27]

Aile, 1892 yazında babalarının gümrük idaresinin başına getirilmesi nedeniyle Almanya sınırındaki Passau kasabasına taşındı. 1895 baharında aile Avusturya'ya döndü ve Hafeld'deki Rauschergut'a taşındı, böylece Hitler mayıstan itibaren Fischlham'daki tek sınıflı ilkokula devam etti. Temmuz 1897'de Lambach'a taşınmasıyla, Leonding'e taşınarak ikinci ve üçüncü sınıfı ve son olarak dördüncü sınıfı tamamladı. İyi ve zeki bir öğrenci olarak kabul edildi. 1900'den itibaren K. k. State Realschule Linz, öğrenmeye isteksiz olduğunu gösterdi ve iki kez performans hedefini kaçırdığı için bir sonraki sınıfa geçemedi. Franz Sales Schwarz'ın dini eğitimini hor gördü, sadece Leopold Pötsch'ten coğrafya ve tarih dersleri ilgisini çekti. Mein Kampf'ta (1925) Pötsch'ün olumlu etkisini vurguladı. Hitler, lise günlerinde hayatı boyunca hayranlık duyduğu Karl May'ın kitaplarını okumayı severdi. Babası onu bir devlet memuru kariyeri için seçmişti ve öğrenme konusundaki isteksizliğini sık, başarısız dayaklarla cezalandırmıştı. 1904'te annesi Hitler'i Steyr'deki ortaokula gönderdi. Orada düşük okul notlarından dolayı dokuzuncu sınıfa terfi etmedi. Geçici bir rahatsızlıktan dolayı ortaokuldan herhangi bir vasıf olmadan ayrıldı ve Linz'deki annesinin yanına dönebildi.


Linz dönemi


Hitler ilk tahsilini doğduğu kasabada yaptı. Orta tahsiline Linz şehrinde başladı. Linz’de başladığı lisede ise 1. sınıfı yeniden tekrarlamak zorunda kaldı. O sıralarda, ileride memur olmasını isteyen babasıyla zıtlaşıyor, ressam olmak istediğini söylüyordu. Sevmediği dersleri asıyor, hiç ilgilenmiyordu. İleride öğretmenlerini çok sert biçimde eleştirmiş, sadece tarih öğretmenini çok sevdiğini ve ona çok şey borçlu olduğunu belirtmiştir. Çizimlerine ve resimlerine çok güvenen Adolf, bu konudaki direnişine hiç ara vermiyordu. (I. Dünya Savaşı’na katılmasından önce, Hitler’in 2000’den fazla çizimi ve resmi vardı.)

Hitler, Kavgam’da şöyle anlatır:
« En çok tarih ve coğrafya derslerinde başarı gösteriyordum. İşte bu sıralarda “milliyetçi” oldum ve tarihin gerçek anlamını anlamayı, idrak etmeyi ve bu konuya nüfuz edebilmeyi öğrendim. Zevklerim, beni babamın hayatına benzer bir hayata itmiyordu. Konuşma yeteneğim, çocukluk arkadaşlarıma verdiğim, ikna edici ve daha doğrusu kandırıcı söylevlerle oluşmaya başladı. Kendi kendimi zor idare edebilen küçük bir lider olmuştum. Bu arada iyi bir öğrenci olduğumu da söyleyebilirim. Çalışmak bana kolay geliyordu. Boş zamanlarımda “Lambach Chanoine”lerin yanında şan dersleri takip ediyordum. »

Hitler, ressam olma konusunda inat ediyor, bir sanatçı olma hayallerinde kendisine çok güveniyordu. Sanatçılık onun için tam anlamıyla bir idealdi. Buna rağmen babasının “yaşam mücadelesi” konusundaki öğütlerinde haklı olduğunu düşünüyordu. Oğlunun güvenle para kazanabileceği iyi bir mesleğe sahip olması gerektiğine inanan babasına hak veriyordu:

« Bir vakitler kendi hayatının en büyük halkalarını oluşturan şeyin, benim tarafımdan kabul edilmemesine bir türlü akıl erdiremiyordu, işte bu yüzden babamın kararı basit, emin ve çok doğaldı. Hayat kavgasının kazandırdığı çelik gibi bir karaktere sahip olan babam, benim, daha doğrusu tecrübesiz bir delikanlının geleceği hakkında karar vermesine izin vermiyordu. Fakat sonunda iş bambaşka oldu. »

On üç yaşında babası akciğer kanamasından öldü. Kanama sabah gezinirken oldu. Yakında bulunan komşusunun kollarında öldü.[28] (3 Ocak 1903 (65 Yaşında)).[29] Daha sonra ağır bir ciğer hastalığı geçirmiş, doktorun tavsiyesiyle bir yıl kadar okuldan ayrı kalmış, sonra da maddi sorunlar nedeniyle okula geri dönememiştir. Annesine bakma sorumluluğuyla inşaatta işçi olarak çalışmaya başladı. Bu dönem boyunca çizimlerine devam etti.

« Benim için meslek problemi, tahmin ettiğimden çok daha kısa bir süre içinde çözülecekti. Çünkü, babam daha ben on üç yaşındayken ansızın öldü. Bir felç darbesi, babamı en güçlü döneminde iken yere vurdu. O dünyadaki hayatını acı çekmeden sona erdirdi. Fakat bizi büyük bir üzüntünün içine attı. Babamın en büyük isteği, oğlunu, kendisinin ilk günlerinde çektiği yokluklardan kurtarmak için bana meslek sahibi olmamda yardım etmekti. Bu isteğini gerçekleştiremedi. Fakat bilinçsiz bir biçimde benim içime, ikimizin de aklımızdan geçirmediğimiz bir geleceğin tohumlarını ekmişti. »

Okuduğu kitaplar içindeki antisemitizm (Yahudi düşmanlığı) ise o zamanlar ortaya çıktı. İlk başlarda bu fikre karşı çıksa da Yahudilerin birbirlerini kültür, sanat, politika, iş hayatı gibi bütün alanlarda kayırdıklarını düşünmeye başlayınca, Yahudileri sevmemeye başladı. Kendisi bu konuyu şöyle izah eder:

« Ne zaman bir tiyatro gösterisi, bir müzik abartılırsa Yahudi yapımı bir şey olduğunu görüyordum. Bunu abartanlar da Yahudilerdi. Birçok alanı ele geçirdikleri için tüm alanlarda birbirlerini kayırıyorlardı. Güzel bir Alman yapıtı 10 üzerinden 5 alamazken Yahudi yapıtları 10 alıyordu. Bu yüzden bir antisemitist olmaya karar verdim. »


Viyana dönemi


Annesinin hastalığı ortaya çıktığında geçim kaynakları neredeyse kurumak üzere olan Hitler, kendisine bağlanan yetim aylığıyla geçiniyordu. Bu yüzden Viyana’ya gitme kararı aldı.

« Bir çanta dolusu elbise ve çamaşırla Viyana’nın yolunu tuttum, içimde sarsılmaz bir irade vardı. Babam elli yıl önce kaderini zorlamayı başarmıştı. Babam gibi yapacaktım. Ama ben “adam” olacaktım, memur değil. »
1907 yılında başvurduğu Viyana Güzel Sanatlar Akademisi tarafından ressamlığa uygun olmadığı gerekçesi ve yeteneklerini mimarlık alanında geliştirmesi öğüdüyle reddedildi. Adolf, bu öğüdü yerine getirmeyi çok istemesine rağmen bunun için teknik alt yapısı ve lise diploması olması zorunluydu.

On dokuz yaşına geldiğinde annesini göğüs kanserinden dolayı kaybetti (21 Aralık 1907).[29] Annesiyle hep ayrı bir bağı olduğundan söz eder ve o öldüğünde babasının ölümünden daha fazla üzüldüğünü anlatır. Annesinin ölümünden sonra, Hitler'in tek isteği Güzel Sanatlar Akademisi’ne girebilmekti.

« Babama saygı ile bağlanmıştım, annemi ise sevmiştim. »

1908’de bir kez daha başvurduğu akademinin, onu yeniden reddetmesinin ardından umutlarını da yitirmiş bir şekilde tamamen parasız kaldı. Yetim maaşının kendi payına düşen kısmını da kardeşi Paula’ya veren Hitler, 21 yaşındayken halasından kalan az miktardaki miras parasının da bitmesiyle 1909’da evsizler yurduna yerleşti. Posta kartlarından kopyaladığı manzara resimlerini, dükkânlara ve turistlere satarak geçinmeye çalışan Hitler, 1910 yılında, çalışan fakir adamların kaldığı bir eve yerleşti.

« Nihayet on dört on beş yaşıma geldiğimde siyasetten bahsedildiği sıralarda Yahudi kelimesini duymaya başladım. Bu sözler bende az da olsa bir itiraz etme duygusu uyandırıyordu. Mezhepler dolayısıyla çıkan kavga ve çekişmeleri gördüğüm vakit içimde nahoş hisler kabarıyordu.
Alman ile Yahudi arasındaki farkın sadece dinler arasında olduğunu zannediyordum. Hatta sürekli zulümlere hedef olmalarını, din farkına veriyor ve bu yüzden de kendilerine antipati beslemiyordum.

İşte kafam bu düşüncelerle dolu olarak Viyana’ya geldim. O günlerde Viyana′da iki milyon kişi yaşıyordu ve bu nüfusun iki yüz bini Yahudi idi. İşte ben bunun farkında değildim. İlk günlerde gözlemlerim ve düşüncelerim, yeni değer ve fikirlerin giriştikleri hücuma pek o kadar karşı koyacak kuvvette değildi. Nihayet içimde ağır ağır sükunet ortaya çıkmaya başladığı ve bu hummalı hayaller açıklığa kavuştuğu sıralarda, Yahudi meselesi ile burun buruna geldiğim an ki, etrafımı çepeçevre saran dünyaya çok daha dikkatli bakmaya başladım.

Yahudi meselesi ile karşılaşmamdaki şekil bana pek hoş gelmedi. Ben o sıralarda Yahudi’yi sadece başka bir dine mensup bir kimse olarak kabul ediyordum. Dini çekişmelerden ve dini inanışlardan çıkan her türlü düşmanlığı, hoşgörü ve insaniyet adına daima kınamaktan da kendimi alamıyordum. Bu arada Viyana’nın Yahudi aleyhtarı basınının tutumu da bana medeni bir milletin örf ve geleneklerine yakışmaz gibi geliyordu. »
Hitler Viyana’dayken, ilk kez içinde Doğu Avrupa’daki birçok Ortodoks Yahudi (Hitler’e göre ırkçı teorilerle karışık, geleneksel dinci ve önyargılı, geniş bir Yahudi kitlesi) için antisemitist düşünceler barındırmaya başladı. Zamanla Lanz von Liebenfels’in ırk ideolojileri ve antisemitizm hakkındaki yazılarından ve Viyana Belediye Başkanı, aynı zamanda Hristiyan Sosyal Partisinin kurucusu ve tarihin en şiddetli demagoglarından Karl Lueger ve pan-Cermenist Georg Ritter von Schönerer gibi politikacıların yarattığı polemiklerden etkilendi. Daha sonra Kavgam (Mein Kampf) adlı kitabında, dine bağlı antisemitizm karşıtlığından, nasıl tam tersi bir zemine (antisemitizmi ırkçı zeminde desteklemeye) geçiş yaptığını anlattı.


Münih dönemi


Babasından kalan mal varlığının son parçasıyla Mayıs 1912’de, Münih’e gitti. Her zaman gerçek Almanya’da yaşamak istemişti. Mimariyle ve Houston Stewart Chamberlain’ın yazılarıyla daha da ilgilenmeye başladı.

Hitler Yahudileri, kendi tanımladığı ari ırkın doğal düşmanları olduğunu iddia etmeye başladı ve Avusturya’daki krizden de onları sorumlu tuttu. Aynı zamanda kendi antisemitizmini Marksizm karşıtlığı ile birleştirerek sosyalizmin ve özellikle de liderleri arasında birçok Yahudi bulunduran Bolşevizmin keskin hatlarını tanımladı. Almanya’nın uğradığı askeri bozgundan 1917 Devrimlerini sorumlu tutarak Yahudileri Alman İmparatorluğu’nun askeri yenilgisinin ve sonuç olarak ortaya çıkan ekonomik problemlerin de suçlusu kabul etti.

Çokuluslu Avusturya-Macaristan İmparatorluğu Parlamentosundaki oturumları uzunca bir süre inceledikten sonra, demokratik parlamenter sistemin aşağılığına ve bayağılığına ilişkin sabit bir inanç geliştirdi. Bu da kendi politik görüşlerinin temelini biçimlendirdi.

« 1912 yılının baharında Münih’e gittim, sanki yıllarca orada oturmuşum gibi şehir bana hiç yabancı gelmedi, incelemelerim beni defalarca bu Alman sanatının merkezine götürmüştü. Münih bilinmezse Almanya görülmüş sayılamayacağı gibi, Münih tanınmadıkça Alman sanatı hakkında da bir fikre sahip olunamaz. »

Münih’e gitmesi, bir süreliğine Avusturya’daki askerlik görevinden de kaçmasını sağladı fakat sonrasında Avusturya ordusu tarafından tutuklandı. Yapılan fiziksel inceleme ve pişmanlık savunması sonrasında askerlik için elverişsiz sayıldı ve Münih’e dönmesine izin verildi. Buna rağmen Ağustos 1914’te Almanya I. Dünya Savaşı’na girdiğinde acilen Bavyera Kralı III. Ludwig’den Bavyera alayında savaşmak için izin ricasında bulundu. İsteği kabul edildi ve Hitler gönüllü olarak Bavyera ordusuna katılmış oldu.


Askerlik


Hitler, Batı Cephesi'nde Albay Julius List komutasındaki 16. Bavyera Yedek Piyade Alayı’na (“List Alayı”) verilmiştir. Birinci Ypres Muharebesi, Somme Muharebesi, Arras Muharebesi ve Passchendaele Muharebesi’ne katılmıştır.[30] Fransa ve Belçika’da, 16. Bavyera Yedek Alayı karargâhında haberci olarak aktif hizmette bulunan ve düşman ateşine maruz kalan Hitler, yanındaki diğer askerlerin aksine yemeklerden ya da zor koşullardan asla şikayet etmedi. Bunun yerine sanat ya da tarih hakkında konuşmayı tercih eden Hitler, şiirler yazdı, ordu gazetesi için bazı karikatürler ve eğitsel çizimler yaptı. Görevini yaparken gösterdiği sürati ve başarısı nedeniyle ilki Aralık 1914’te İkinci Sınıf Demir Haç ve diğeri de 4 Ağustos 1918’de ve onbaşı düzeyindeki bir askere nadir olarak verilen bir onur olan Birinci Sınıf Demir Haç olmak üzere iki askeri nişan aldı. Madalyaya onu aday gösteren subayın –Teğmen Hugo Gutmann– Yahudi olması ironik bir rastlantıdır.[31] 18 Mayıs 1918'de Siyah Yara Rozeti aldı.[32]

Hitler alayı terk etmek istememesine rağmen, gene de ‘liderlik özelliklerinin yeterli çerçevede olamadığı’ gerekçesiyle rütbesi yükseltilmedi. Bazı kaynaklara göre ise yükseltilmemesinin asıl nedeni Alman vatandaşı olmamasıydı. Alay karargâhındaki görev mevkisi çokça tehlike içermesinin yanı sıra ona sanat çalışmalarını sürdürmesi için de zaman veriyordu. Ekim 1916’da Fransa’nın kuzeyinde bacağından yaralanan Hitler, Mart 1917’de ön saflardaki görevine geri döndü.

15 Ekim 1918’de savaşın sona ermesinden kısa bir süre önce, Hitler zehirli gaz saldırısından dolayı geçirdiği geçici körlük nedeniyle, savaş meydanındaki askerî hastaneye götürüldü. David Lewis ve Bernhard Horstmann gibi bazı psikologlara göre ise bu geçici körlüğün sebebi geçirdiği bir histeri kriziydi. Hitler, hayatının amacının Almanya’yı kurtarmak olduğuna iyice ikna olmuştu.

Uzun zamandır Almanya’ya hayran olan Hitler, hâlâ Alman vatandaşı olmamasına rağmen savaş sırasında da tutkulu bir vatansevere dönüştü. Alman ordusu hâlâ düşman topraklarını tutmaktayken, Kasım 1918’de Almanya’nın teslim olmasıyla şoka uğradı. Birçok Alman milliyetçisi gibi o da savaş alanında değil masada yenilmelerini tasvir eden ‘sırtından bıçaklanma efsanesine’ inandı. Buna neden olan politikacılar daha sonra ‘Kasım Hainleri’ olarak adlandırıldılar.

Tanıklara göre, Hitler subaylara karşı itaatkar davrandı. Onlara hiç itiraz ve sitem etmedi. Bir asker olarak kötü muamele yemekten asla şikayet etmedi.[33] Tanıklara göre, sigara veya içki içmedi, asla arkadaşlarından ve ailesinden bahsetmedi, genelevleri ziyaret etmekle ilgilenmedi. Genellikle sığınağın bir köşesinde saatlerce kitap okuyarak, düşünerek veya resim yaparak oturdu.[34]


Siyasete girişi


Thule Cemiyeti ile Guido von List Cemiyetine katılımı


Viyana’da komşusu olan Dietrich Eckart[35] vasıtasıyla Adolf Josef Lanz ile 1914’te tanışan Hitler aynı yıl List Cemiyetine üye oldu. Nitekim, Hitler’in kişisel kütüphanesindeki okültik kitapların II. Dünya Savaşı sonrasında muhafaza edildiği ABD Kongre Kütüphanesi’ndeki kitaplarından yazarı Guido von List olan Deutsch-Mythologische Landschaftsbilder adlı kitabın üzerinde Sevgili Armanen Kardeşim Adolf Hitler’e ithafı mevcuttur.[36][37] Armanen tabirinin ilk olarak Guido von List tarafından ortaya atılmış olması ve sadece List Cemiyeti üyelerine ithafen yazılmasından ötürü Hitler’in List Cemiyetine üye olduğu düşünülmektedir.

I. Dünya Savaşı’ndan 2 yıl sonra Adolf Hitler, 31 Mart 1920 tarihinde ordudan aldığı resmî emirle sivil hayata geçti. Ünlü tarihçiler Alan Bullock ve Ian Kershaw’ın ortaya çıkarttığı ve resmî olarak da bilindiği gibi Hitler aynı gün Münih’te ünlü Thierschstrasse adlı konuttaki 41 numaralı odaya taşındı.[38][39] Bu odanın hemen yanında ise Thule Cemiyetinin kurucusu Baron Sebottendorf’un sahibi olduğu ve daha sonra Hitler’in üzerine hibe ettiği dönemin Almanya’daki en popüler milliyetçi gazetesi olan Völkischer Beobachter’ın ofisi bulunmaktaydı.[40][41] Hitler, Sebottendof’la Münih’te bizzat tanıştıktan sonra önce Alman İşçi Partisine, daha sonra ise 555-7 üye numarasıyla Thule Cemiyetine katıldı.[42][43][44]


Alman İşçi Partisine katılması


Hitler Münih Devrimi’ne katılmış ve bir ara sosyalist bir aktivist olmuştur. Daha sonra Yüzbaşı Karl Mair başkanlığındaki Bayerische Reichswehr Gruppennkommando Nr.4’te, yani Bavyera ordusunun istihbarat şubesinde eğitim alıp karşı devrim eylemlerinde bulunmuştur.

I. Dünya Savaşı’ndan ve Alman mağlubiyetinden sonra Hitler, hiçbir resmî eğitimi ve iş kariyeri olmadığı için mümkün olduğunca uzun süre için ordu içinde kalmaya çalıştı. Hitler bu sıralarda 1914’ten beri dostluk kurduğu ve manevi babası olarak tanımladığı Dietrich Eckart vasıtasıyla Nazilerin baş öğretmen olarak tanımladıkları Rudolf von Sebottendorf’un kurduğu ve Nazizm’in doğduğu Thule Cemiyetine üye oldu ve kısa bir süre sonra Nazilerin okültik lider olarak tanımladığı Adolf Josef Lanz’ın 1905–1917 yılları arasında yayınladığı Ostara dergisini okumaya ve beyaz ırkın üstün olduğu düşüncesi, antisemitizm ve antikomünizm fikirlerine sahip olmaya başladı.[45][46][47][48]

Kış mevsimini Avusturya sınırı yakınlarında Traunstein’daki esir kampında gardiyanlık yaparak geçirdi. 1919’un ilkbaharında Münih’e döndü. Münih’te kısa süren Sovyet rejiminin sorumlularını incelemek amacıyla, 2. Piyade Alayı tarafından kurulmuş olan tahkikat komisyonuna bilgi topluyordu. Hizmetlerinden dolayı Ordu bölge komutanlığındaki Siyasi Şube Basın ve Haberler Bürosu’nda kendisine yeni bir iş verildi. Ordu, tutucu görüşlerini yaymak amacıyla askerler için siyasi eğitim kursları açtı. Hitler bu kurslardan birinin dikkatli bir öğrencisiydi. Bir gün derste Yahudiler için iyi bir kelime kullanılınca hemen derse müdahale etti ve tam tersine Yahudileri kötüleyen uzun bir nutuk çekti. Bu sırada Yahudiler üzerine çektiği nutuktan üstleri çok memnun kaldılar ve onu Münih alayına Bildungsoffizier (eğitim subayı) tayin ettiler. Başlıca görevi, tehlikeli fikirlerle, barışçılıkla, sosyalizmle ve demokrasi ile savaşmaktı. Böylece Hitler, söz söyleme yeteneğini denemek fırsatını elde etti. Çünkü söz söylemek, kendi görüşüne göre, başarılı politikacılığın ilk şartıydı.[49]

1919 yılının Eylül ayında bir gün Ordu Siyasi Şubesi’nden bir emir aldı: Münih’te Rudolf von Sebottendorf’un kurduğu Thule Cemiyeti tarafından kurulan Alman İşçi Partisi adında küçük bir siyasi grubu inceleyecekti. Hitler, incelemeye memur edildiği partinin toplantısındaki konuşmacılardan birini tanıyordu. Bir hafta önce, ordu eğitim kurslarının birinde, Gottfried Feder adında bir inşaat mühendisinin konferansını dinlemişti ve bu konferanstan çok memnun kalmıştı.[50] Feder’in bu parti toplantısındaki konuşması bittikten sonra Hitler kalkıp gidecekti. Bu sırada bir profesör ayağa kalktı ve Feder’in ileri sürdüğü fikirlerin doğru olup olmadığını ele aldı. Bavyera’nın Prusya’dan ayrılmasını, Avusturya ile birlikte bir Güney Alman ulusunu teşkil etmesini teklif etti. Bu fikir o sıralarda Münih′te çok yaygındı. Ama bu fikrin burada açıklanması Hitler’i çok kızdırdı ve ayağa kalkarak verdiği cevap o kadar sert oldu ki dinleyiciler şaşkın yüzleriyle bu bilinmeyen genç konuşmacıya bakarken, profesör salondan çıkıp gitmişti. Dinleyicilerden biri Hitler’in yanına koştu ve eline küçük bir broşür sıkıştırdı. Bu kişi demircilik işi ile uğraşan Anton Drexler’di. Drexler’e nasyonal sosyalizmin siyasi teşkilatlanma açısından gerçek kurucusu denilebilir.[51]

Hitler, ertesi gün kendisine gönderilen Alman İşçi Partisine kabul edildiğini bildiren bir kartı alınca çok şaşırdı. Hitler aslında kendi partisini kurmak istiyordu. Bu yüzden bu fikrini bir mektup ile bildirmek üzereyken içinde bir merak uyandı ve çağrıldığı komite toplantısına gitmeye ve kendilerine neden partilerine katılmak istemediğini şahsen anlatmaya karar verdi. Toplantıya gitti ve iyi karşılandı fakat katılmama isteğini söyleyemedi. Toplantıdan sonra kışlasına döndü. İki gün boyunca uzun uzadıya düşündü ve sonra bu tanınmamış partiye katılmaya karar verdi. Adolf Hitler böylece mühendis Gottfried Feder ve altı kişi tarafından kurulmuş olan Alman İşçi Partisi (Deutsche Arbeiterpartei, DAP) isimli bir partiye yedinci üye olarak katıldı.

Hitler, 1920 yılının başlangıcında partinin propagandasını eline aldı. 24 Şubat 1920’de Alman İşçi Partisinin adı Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi (Nationalsozialistische Deutsche Arbeiterpartei, NSDAP)[52][53] olarak değiştirildi. NSDAP’nin taraftarlarına komünistler ve sosyal demokratlar tarafından küçümseme maksadıyla kısaca “Nazi” ismi verildi.

Sebottendorf, Thule’nin Almanya’daki en büyük propaganda aracı olan ve sahibi olduğu Völkischer Beobachter[54] gazetesini Thule Cemiyeti riyasetine katılan ve Führer olarak seçtiği Hitler’in üzerine devretti.[46][55][56] Bu arada Joseph Goebbels[57] bu gazetenin tamamen parti bülteni hâlini almasını sağladı. Gazetede partisinin fikirlerini açıklayan makaleler yayımladı. Gazetenin patronu olan Hitler, partinin üst basamaklarına kadar ilerleyip 29 Temmuz 1921'de liderlik makamına geldi.

Parti 25 maddelik bir program hazırladı. Bu programın ilk maddesi Almanya’yı Versay Antlaşması’nın getirdiği güçsüzlükten kurtarmaktı. Sonra da Hitler 1926’da taktik nedenlerden ötürü, bu maddeleri değişmez ilan etti. Alman vatandaşlığının yalnız Alman kanını taşıyanlarda olması gerektiği önemli başlıklardan biriydi.


Birahane Darbesi ve Mein Kampf


Benito Mussolini’nin Roma Yürüyüşü’nü taklit ederek 8-9 Kasım 1923’te Münih’teki Bavyera hükûmetini devirmeye yönelik Birahane Darbesini düzenledi. Düzenli orduya karşı paramiliter birlikler oluşturmak ve meşru yönetimi yıkmak suçundan yargılanmaya başladı. 1 Nisan 1924’te 5 yıllık hapis cezasına çarptırıldı. O dönem Tibet’te araştırmalar yapan Rudolf von Sebottendorf Ekim 1924’te Almanya’ya döndü.[43][58] Sebottendorf’un 4 Ekim 1924’te Bavyera Halk Mahkemesi hakimlerinden Georg Neithardt’a yazdığı 4 sayfalık mektubun akabinde bilindiği gibi[58][59][60] 20 Aralık 1924 günü hakim Neithardt’ın da kararıyla Hitler Bavyera Halk Mahkemesi tarafından kamu düzeni ve halk için tehlike oluşturmadığı ve meşru yönetimi devirmeye yönelik faaliyetlerde bulunan paramiliter teşkilatlarla bağlantısı olmadığı gerekçesiyle serbest bırakıldı.[61]

Bu dönemde Rudolf Hess aracılığıyla Mein Kampf (Kavgam) adlı kitabı yazan Hitler, hapisteyken otobiyografisini ve fikirlerini içeren bir kitap yazmış olması neticesinde, kendisine partinin geleceğe dönük hedeflerini topluma açıklayabilme olanağı sundu. Kitap, partinin bundan sonraki faaliyetlerine yön verdi. Hitler hapisten çıktıktan sonra partiyi yeniden düzene soktu. Partisi 1929 yılına kadar başarısız oldu. Ancak Dünya Ekonomik Krizinden sonra daha fazla oy kazanabildi (1929). 1930 seçimlerinde %18 oy ile SPD’den[62] sonra ikinci büyük parti oldu. Hitler’in oyları Katoliklerden çok Protestanlardan, şehirlilerden çok kırsal kesimden ve işçilerden çok orta-üst tabakadan geldi.


İktidara yükselişi


1925’te kendi isteği ile Avusturya vatandaşlığından çıkan Hitler hâlen Alman vatandaşı değildi ve seçimlere adaylığını bile koyamaması tehlikesi ile karşı karşıyaydı. Bu onun için büyük bir sorundu. 25 Şubat 1932’de Brunswick Devleti’nin nasyonal sosyalist olan İçişleri Bakanı, Hitler’i Berlin’deki Brunswick temsilciliğine Ataşe tayin ettiğini açıkladı. Bu komik manevra ile Hitler otomatik olarak bir Brunswick ve dolayısıyla Alman vatandaşı oldu ve Almanya Cumhurbaşkanlığına adaylığını koymaya hak kazandı. Bu engeli kolaylıkla atlatan Hitler kendisini büyük bir enerjiyle seçim kampanyasına attı.[63] 13 Mart 1932’deki Cumhurbaşkanlığı seçimlerine NSDAP’nin adayı olarak katılan Hitler’in rakipleri, 1925’ten beri Cumhurbaşkanlığı makamında bulunan bağımsız aday Paul von Hindenburg, KPD’nin adayı Ernst Thälmann ve Stahlhelm/DNVP’nin adayı Theodor Duesterberg idi. Hitler seçimlerde 11.339.446 oy aldı, bu sayı %30.1’e tekabül etti. Karşısındaki en güçlü rakibi olan Hindenburg ise 18.651.497 oy aldı. Hindenburg’un aldığı oylar %49.6’ya tekabül etti, buna rağmen Cumhurbaşkanlığını çok ufak bir farkla (%0.4) kaçırmış oldu ve seçim ikinci tura kaldı. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turu 10 Nisan 1932’de gerçekleştirildi. Hitler bu turda 13.418.547 (%36.8) oy aldı. Hindenburg ise 19.359.983 oy aldı ve %53’lük bir oran elde ederek Cumhurbaşkanı seçildi.[64] Hitler, bu seçimlerden ikinci olarak ayrıldı.

Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden birkaç ay sonra, 31 Temmuz 1932’de, parti üçüncü kez genel seçime katıldı. Seçim sonuçlarından yine parlamentoda çoğunluğu sağlayabilen bir parti çıkmadı. Toplam oyların %37’sini alan Nasyonal Sosyalist Alman İşçi Partisi, parlamentoda çoğunluğu sağlayamamakla birlikte en çok sandalye sayısına sahip partiydi.

1933 yılının Ocak ayında, komünistlerin bir genel grevle tüm ekonomiyi işlemez hâle getirerek bir “devrimci durum” yaratacakları ya da ülkede iç savaş çıkacağı konusundaki endişeler o derece derinleşmişti ki, Cumhurbaşkanı Paul von Hindenburg[65] Hitler’i, Katolik Merkez Partisi ile koalisyon kurarak istikrarlı bir hükûmet teşekkül ettireceği umuduyla şansölye atadı. Ancak Katolik Merkez Partisi ile bir anlaşma sağlanamadı. Buna karşın medya patronu Alfred Hugenberg’in liderlik ettiği Alman Ulusal Halk Partisinin (DNVP) desteğini alan Hitler, bu partiyle koalisyon kurdu...



Özel hayatı


Aile

Hitler, kendisini tamamen siyasi misyonuna ve millete adamış, ev hayatı olmayan bekâr bir adam olarak kamusal bir imaj yarattı.[95][96] 1929'da sevgilisi Eva Braun ile tanıştı[97] ve her ikisi de intihar etmeden bir gün önce 29 Nisan 1945'te onunla evlendi.[98] Eylül 1931'de üvey yeğeni Geli Raubal, Münih'teki dairesinde Hitler'in silahıyla intihar etti. Günümüz söylentileri arasında arasında Geli'nin kendisiyle romantik bir ilişki içinde olduğu ve ölümünün derin, kalıcı bir acı duyduğu söylentileri vardı.[99] Hitler'in küçük kız kardeşi ve yakın ailesinin yaşayan son üyesi Paula Hitler, Haziran 1960'ta öldü.[100]


Din üzerine görüşleri

Hitler, Katolik bir anne ve antiklerikal görüşleri olan bir babanın çocuğu olarak dünyaya geldi; Hitler evden ayrıldıktan sonra bir daha asla kiliseye veya ayinlere katılmadı.[101][102][103] Albert Speer, Hitler'in kiliseye karşı siyasi arkadaşlarına saldırdığını ve kiliseyi hiçbir zaman resmi olarak terk etmemiş olmasına rağmen, kiliseye bağlı olmadığını belirtir.[104] Hitler'in, organize bir dinin yokluğunda insanların gerici olduğunu düşündüğü mistisizme döneceğini hissettiğini ekliyor.[104] Speer'e göre Hitler, Japon dinî inançlarının veya İslamın Almanlar için "uysal ve gevşek" Hristiyanlıktan daha uygun bir din olacağına inanıyordu.[105]

Tarihçi John S. Conway, Hitler'in temelde Hristiyan kiliselerine karşı olduğunu belirtir.[106] Bullock'a göre, Hitler Tanrı'ya inanmıyordu, antiklerikal görüşteydi ve Hristiyan etiğini küçümsüyordu çünkü onun tercih ettiği "en güçlünün hayatta kalması" fikrine aykırıydılar.[107] Protestanlığın kendi görüşlerine uyan yönlerini tercih etti ve Katolik Kilisesi'nin hiyerarşik organizasyonunun, ayinlerinin ve deyimlerinin bazı unsurlarını benimsedi.[108] Hitler kiliseyi toplum üzerinde önemli bir siyasi muhafazakar etki olarak gördü[106] ve kilise ile "acil siyasi amaçlarına uygun" stratejik bir ilişki benimsedi.[109] Halk arasında Hitler, Yahudilere karşı savaşan bir "Aryan İsa"ya inandığını iddia etse de, Hristiyan mirasını ve Alman Hristiyan kültürünü sıklıkla övdü. Hristiyanlık yanlısı söylemlerine karşı, Hristiyanlığı "saçmalık"[110] ve "yalanlara dayanan saçmalık"[111] olarak tanımlayan ifadeleriyle çelişiyordu.

ABD Stratejik Hizmetler Ofisi'nin (OSS) "Nazi Master Plan" adlı raporuna göre, Hitler, Reich içindeki Hristiyan kiliselerinin etkisini yok etmeyi planladı.[112][113] Nihai hedefi Hristiyanlığın tamamen ortadan kaldırılmasıydı.[114] Bu hedef, Hitler'in hareketini erken dönemde bilgilendirdi, ancak o, bu aşırı pozisyonu alenen ifade etmenin uygunsuz olduğunu gördü. Bullock'a göre Hitler, bu planı uygulamadan önce savaşın bitmesini beklemek istemişti.[115]

Speer, Hitler'in Heinrich Himmler'in ve Alfred Rosenberg'in mistik fikirlerine ve Himmler'in SS'i mitolojileştirme girişimine olumsuz bir bakış açısına sahip olduğunu yazdı. Hitler daha pragmatikti ve tutkuları daha pratik kaygılara odaklandı.[116][117]

Hitler, Hristiyanlığın yanı sıra ateizmi de eleştirdi...[118]



Kaynakça

  1. ^ Jeremy Roberts (1 Şubat 2001). "Adolf Hitler: A Study in Hate". Rosen Yayın Grubu. ISBN 978-0-8239-3317-4. 22 Haziran 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Şubat 2015.
  2. ^ John S. Conway. Review of Steigmann-Gall, Richard, The Holy Reich: Nazi Conceptions of Christianity, 1919–1945. H-German, H-Net Reviews. Temmuz, 2003.
  3. ^ Norman H. Baynes, ed. The Speeches of Adolf Hitler, April 1922-August 1939, Vol. 1 of 2, pp. 19–20, Oxford University Press, 1942
  4. ^ Hitler, Adolf (1999). Mein Kampf. Ralph Mannheim, ed., New York: Mariner Books, pp. 65, 119, 152, 161, 214, 375, 383, 403, 436, 562, 565, 622, 632–633.
  5. ^ a b "Adolf Hitler". History Channel. 30 Ağustos 2019. 3 Ekim 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Haziran 2020.
  6. ^ "Adolf Hitler: Dictator 1933–39". ENCYCLOPÆDIA BRITANNICA. 22 Haziran 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 2 Ağustos 2020.
  7. ^ Aytunç Altındal, Bilinmeyen Hitler, s. 193
  8. ^ Ian Kershaw, Hitler, Cilt 1, s. 749
  9. ^ "news.bbc.co.uk". 25 Nisan 2019 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 20 Mart 2008.
  10. ^ "Eva Anna Paula Hitler'in biyografisi". 24 Mart 2008 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Mart 2008.
  11. ^ II. Dünya Savaşı Ansiklopedisi, Yener Yayınları, 4. cilt s:1204
  12. ^ "Nazi Döneminin Kurbanları: Nazi Irkçı İdeolojisi". encyclopedia.ushmm.org. 16 Ağustos 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Ağustos 2023.
  13. ^ Bullock 1999.
  14. ^ a b Maser 1973.
  15. ^ a b c Kershaw 1999.
  16. ^ Jetzinger 1976.
  17. ^ Rosenbaum 1999.
  18. ^ a b Hamann 2010.
  19. ^ McKale 2011.
  20. ^ Toland 1992.
  21. ^ "Alois Hitler'in biyografisi". 14 Mayıs 2011 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 28 Kasım 2010.
  22. ^ Nazi İmparatorluğu – William L. Shirer. İnkılap Kitabevi, 2002. Cilt 1, s. 26
  23. ^ "Klara Hitler'in biyografisi". 10 Aralık 2011 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Mart 2008.
  24. ^ Ayrı annelerden: Ağabeyi Alois (1882–1955), Angela (1883–1949), Klara’dan: 1. ağabeyi Gustav (1885–1887), 2. ablası Ida (1886–1888), 3. Otto (1887 – birkaç gün yaşadı), 4. Adolf, 5. kardeşi Edmund (1894–1900), 6. kızkardeşi Paula (1896–1960)
  25. ^ Bullock, A. Hitler: A Study in Tyranny, 25.
  26. ^ "ns-archiv.de". 10 Temmuz 2008 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 20 Mart 2008.
  27. ^ William L. Shirer, Nazi İmparatorluğu, İnkılap Kitabevi, 2002. Cilt 1, s. 24
  28. ^ Osman Pamukoğlu. Hitler, Führer ve Naziler. İnkılap kitabevi. s. 13.
  29. ^ a b II. Dünya Savaşı Ansiklopedisi, Yener Yayınları, 1. cilt s:64.
  30. ^ William L. Shirer, The Rise and Fall of the Third Reich, Simon & Schuster, 1990, ISBN 0-671-72868-7, s. 53.
  31. ^ Ian Kershaw, Hitler / (1889–1936) Birinci Cilt, İthaki Yayınları, 2007, ISBN 9752733212, s. 114.
  32. ^ Steiner, John Michael (1976). Power Politics and Social Change in National Socialist Germany: A Process of Escalation into Mass Destruction. The Hague: Mouton. ISBN 978-90-279-7651-2, s. 392.
  33. ^ Konrad Heiden: Adolf Hitler. Das Zeitalter der Verantwortungslosigkeit. Ein Mann gegen Europa. Europa Verlag AG, Zürich 1936, s. 57.
  34. ^ Ian Kershaw: Hitler. 1889–1936. 1998, s. 131
  35. ^ The Rise and Fall of the Third Reich: A History of Nazi Germany, William L. Shirer, Ron Rosenbaum, s. 38
  36. ^ The Occult Roots of Nazism: Secret Aryan Cults and Their Influence on Nazism, Nicholas Goodrick-Clarke, s. 199, Baskı 1992
  37. ^ The Sacred and the Profane, Desiree Ntolo, s. 254
  38. ^ Alan Bullock, 1962, Hitler: A Study in Tyranny, Londra, Penguin Books, s. 83
  39. ^ Ian Kershaw, 1.Cilt, Hitler (1889–1936), s. 172
  40. ^ "Arşivlenmiş kopya". 22 Ekim 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 25 Mayıs 2021.
  41. ^ "Arşivlenmiş kopya". 22 Ekim 2016 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 25 Mayıs 2021.
  42. ^ Aytunç Altındal, Bilinmeyen Hitler, 13. Baskı, s. 137
  43. ^ a b Nicholas Goodrick-Clarke, Quebec Review, 2. Mart 2008
  44. ^ Nicholas Goodrick-Clarke, The Occult Roots of Nazism, Baskı 2004, s. 201
  45. ^ Bilinmeyen Hitler, Aytunç Altındal, 2000
  46. ^ a b Hitler: 1889–1936, Ian Kershaw
  47. ^ Nicholas Goodrick-Clarke, The Occult Roots of Nazism, (2004)
  48. ^ Adolf'ün Kavgası, Ata Nirun, 2014
  49. ^ William L. Shirer, Nazi İmparatorluğu, İnkılap Kitabevi, 2002. Cilt 1, s. 58
  50. ^ William L. Shirer, Nazi İmparatorluğu, İnkılap Kitabevi, 2002. Cilt 1, s. 59
  51. ^ William L. Shirer, Nazi İmparatorluğu, İnkılap Kitabevi, 2002. Cilt 1, s. 60
  52. ^ NSDAP 7 Şubat 2009 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. (1920–1933)
  53. ^ NSDAP 6 Temmuz 2014 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. (1933–1945)
  54. ^ "Der Völkische Beobachter". 4 Temmuz 2007 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 23 Mart 2008.
  55. ^ Bilinmeyen Hitler, Aytunç Altındal, 2000, s. 124
  56. ^ http://www.journals.uchicago.edu/toc/jmh/1963/35/3 Journal of Modern History, Reginald Phelps, 35.Sayı, 245-261
  57. ^ "Dr. Joseph Goebbels". 12 Eylül 2008 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 25 Eylül 2008.
  58. ^ a b Aytunç Altındal, Tarihsel Bakış Dergisi, 15. Ocak 2001
  59. ^ Gençlik 2000 Dergisi, 11. Sayı, s. 34-36
  60. ^ Gençlik 2000 Dergisi, 11. Sayı, s. 51
  61. ^ Alan Bullock, 1962, Hitler: A Study in Tyranny, Londra, Penguin Books, s. 121
  62. ^ Almanya Sosyal Demokrat Partisi (Sozialdemokratische Partei Deutschlands) 11 Nisan 2008 tarihinde Wayback Machine sitesinde arşivlendi. resmî sitesi
  63. ^ William L. Shirer, Nazi İmparatorluğu, İnkılap Kitabevi, 2002. Cilt 1, s. 207
  64. ^ a b Dieter Nohlen, Philip Stöver: Elections in Europe, Nomos Verlag, Baden-Baden 2010, ISBN 978-3-8329-5609-7, S. 762.
  65. ^ "Paul Ludwig Hans Anton von Beneckendorf und von Hindenburg". 20 Ekim 2008 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 10 Nisan 2008.
  66. ^ "Arşivlenmiş kopya". 12 Aralık 2009 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 5 Aralık 2009.
  67. ^ "Reichstag Yangını | Holokost Ansiklopedisi". encyclopedia.ushmm.org. 16 Ağustos 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Ağustos 2023.
  68. ^ "Reichstag Yangın Kararnamesi | Holokost Ansiklopedisi". encyclopedia.ushmm.org. 5 Haziran 2023 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 16 Ağustos 2023.
  69. ^ "Nürnberg Uluslararası Askeri Ceza Mahkemesi tutanakları". 30 Ağustos 2008 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 22 Mart 2008.
  70. ^ Overy, Richard (2005). The Dictators: Hitler's Germany, Stalin's Russia. Londra: Penguin Books. ISBN 978-0-393-02030-4., s. 252
  71. ^ DeLong 1997
  72. ^ Lee, Stephen (1996). Weimar ve Nazi Almanyası. Oxford: Heinemann. P. 85. ISBN 043530920X.
  73. ^ Bry, Gerhard (1960). Wages in Germany 1871–1945. New Jersey: Princeton University Press. s. 331, 362. ISBN 0-87014-067-1.
  74. ^ Wages in Germany 1871–1945. New Jersey: Princeton University Press. 1960. ss. 235-236. ISBN 0-87014-067-1.
  75. ^ Evans, Richard J. "Business, Politics, and War." The Third Reich in Power. New York: Penguin, 2006. 392. Print
  76. ^ "Nazi Almanya'sı ve ekonomi". Milliyet. 12 Haziran 2018 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 19 Mart 2022.
  77. ^ "Arşivlenmiş kopya". 30 Ağustos 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 23 Eylül 2021.
  78. ^ "The Vatican and Nazism in Germany and Croatia". 20 Eylül 2010 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 12 Temmuz 2010.
  79. ^ Tarihi Değiştiren Askerler, Ali Çimen, s. 315
  80. ^ a b Bloch 1992, ss. 178–179.
  81. ^ Plating 2011, ss. 21.
  82. ^ "Hitler's Plans". 27 Mayıs 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 23 Aralık 2011.
  83. ^ "Hitler's War; Hitler's Plans for Eastern Europe". 27 Mayıs 2012 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 23 Aralık 2011.
  84. ^ a b "Arşivlenmiş kopya". 22 Ağustos 2021 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 25 Ağustos 2021.
  85. ^ Rees & Kershaw 2012
  86. ^ Walter C. Langer, Hitler'in Psikopatolojisi, s. 69
  87. ^ Joseph Goebbels, Von Kaiserhof zur Reichskanzlei (Münih: NSDAP, 1934) S.27
  88. ^ Walter C.Langer Hitler'in Psikopatolojisi s. 71
  89. ^ Walter C. Langer, Hitler'in Psikopatolojisi, s. 141
  90. ^ Walter C. Langer, Hitler'in Psikopatolojisi, s. 194
  91. ^ "42 Ways to Kill Hitler". 21 Haziran 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 12 Haziran 2012.
  92. ^ Daley 2018
  93. ^ Joachimsthaler 1999 s. 166
  94. ^ "Arşivlenmiş kopya". 18 Şubat 2017 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 25 Mayıs 2021.
  95. ^ Shirer 1960, s. 130.
  96. ^ Bullock 1999, s. 563.
  97. ^ Kershaw 2008, s. 378.
  98. ^ Kershaw 2008, ss. 947–948.
  99. ^ Bullock 1962, ss. 393–394.
  100. ^ Kershaw 2008, s. 4.
  101. ^ Kershaw 2008, s. 5.
  102. ^ Rißmann 2001, ss. 94–96.
  103. ^ Toland 1992, ss. 9–10.
  104. ^ a b Speer 1971, ss. 141–142.
  105. ^ Speer 1971, s. 143.
  106. ^ a b Conway 1968, s. 3.
  107. ^ Bullock 1999, ss. 385, 389.
  108. ^ Rißmann 2001, s. 96.
  109. ^ Steigmann-Gall 2003, ss. 27, 108.
  110. ^ Hitler 2000, s. 59.
  111. ^ Hitler 2000, s. 342.
  112. ^ Sharkey 2002.
  113. ^ Bonney 2001, ss. 2–3.
  114. ^ Phayer 2000.
  115. ^ Bullock 1962, ss. 219, 389.
  116. ^ Speer 1971, ss. 141, 171, 174.
  117. ^ Bullock 1999, s. 729.
  118. ^ Weikart, Richard (2016). Hitler's Religion: The Twisted Beliefs that Drove the Third Reich. New York: Simon & Schuster. s. unpaginated. ISBN 978-1621575511. 21 Ekim 2020 tarihinde kaynağından arşivlendi. Erişim tarihi: 31 Mart 2020It's true that Hitler's public statements opposing atheism should not be given too much weight, since they obviously served Hitler's political purposes to tar political opponents. However, in his private monologues, he likewise rejected atheism, providing further evidence that this was indeed his personal conviction. In July 1941, he told his colleagues that humans do not really know where the laws of nature come from. He continued, "Thus people discovered the wonderful concept of the Almighty, whose rule they venerate. We do not want to train people in atheism." He then maintained that every person has a consciousness of what we call God. This God was apparently not the Christian God preached in the churches, however, since Hitler continued, "In the long run National Socialism and the church cannot continue to exist together." The monologue confirms that Hitler rejected atheism, but it also underscores the vagueness of his conception of God. [...] While confessing faith in an omnipotent being of some sort, however, Hitler denied we could know anything about it. [...] Despite his suggestion that God is inscrutable and unfathomable, Hitler did sometimes claim to know something about the workings of Providence. [...] Perhaps even more significantly, he had complete faith that Providence had chosen him to lead the German people to greatness.

Yazarlarımız